Türkiye’nin ilk astronotu Alper Gezeravcı’nın uzayda gerçekleştirdiği deneylerde kadın bilim insanlarının imzası var


TÜRKİYE’nin ilk astronotu Alper Gezeravcı’nın uzayda yapacağı 13 deneyin 4’üne kadın eli değdi. Deneylerde, Yıldız Teknik Üniversitesi’nden 2 kadın bilim insanın çalışması yer aldı. Bir çalışmada uzayda bitkiler üzerine gen aktarımının yapılıp yapılmayacağı test edilirken, diğerinde ise Türkiye’nin Antarktika bölgesindeki istasyonundan toplanan mikroalglerin üretimi ilk kez uzayda deneniyor.

İlk Türk astronot Alper Gezeravcı, uzayda deneyler gerçekleştirmeye devam ediyor. Gezeravcı tarafından gerçekleştirilmesi beklenen 13 deneyin 4’ünde ise kadın bilim insanlarının imzası yer alıyor. Bu projelerden ikisinde Yıldız Teknik Üniversitesi’nden Prof. Dr. Didem Balkanlı ve üniversitede doktora öğrencisi olan Tuğçe Celayir’in imzası bulunuyor. Prof. Dr. Balkanlı’nın yürütücüsü olduğu Algalspace ile literatürde ilk kez kutup alglerinin uzayda kullanımına yönelik bir çalışma gerçekleştiriliyor. Projeyle aslında Türkiye’nin kutup çalışmalarıyla uzay çalışmaları da birleştirilmiş oluyor.  Uzaya adını yazdıran en genç isimlerden biri olan 27 yaşındaki doktora öğrencisi Celayir’in projesinde ise moleküler biyolojinin modern gen düzenleme tekniklerinden bir tanesi olan Crispr tekniğinin mikro yerçekimi ortamda bitkiler üzerindeki etkinliği araştırılıyor ve bitkilerin sağlığı ile verimini artırmak hedefleniyor. Bilim misyonları için NASA laboratuvarlarında da çalışan bilim insanları, projelerinin detaylarını anlattı.

“KUTUP ALGLERİ ÇALIŞILIYOR; DÜNYADA BİR İLK OLACAK”

Algalspace Projesi’nin yürütücüsü, Yıldız Teknik Üniversitesi Kimya-Metalurji Fakültesi, Biyomühendislik Bölümü’nden Prof. Dr. Didem Balkanlı, “Algalspace projesiyle Türk astronot ve uzay bilim misyonuna katkı sunuyoruz. Bu katkıdan ötürü çok gururluyuz. Algalspace deneyi kapsamında Antarktika’dan Ulusal Antarktika Bilim Seferi’yle getirilen örneklerden ben ve ekibim tarafından izole edilen yeni kutup algleri çalışılacak. Bu dünyada bir ilk olacak. Antarktika’dan izole edilmiş, oradaki ekstrem koşullara dayanıklı algler üzerine ilk defa Uluslararası Uzay İstasyonu’nda bir çalışma gerçekleştirilecek. Deneyimiz kapsamındaki türler yeni türler, daha önce çalışılmamış türler. Dünya üzerinde uzay koşullarına en yakın bölge Antarktika. Dolayısıyla buradaki zorlu koşullara dayanıklı olan kutup mikroalgleri üstün özellikler içeriyor. Diğer ılıman bölgelerde yaşayan mikroalglere göre içeriklerinde çok değerli sekonder metabolitler ve biyoaktifler üretebiliyorlar. Bu açıdan da sağlık, gıda, biyomalzeme ve çeşitli alanlarda rahatlıkla kullanılabilirler” dedi.

“EK GIDA TAKVİYESİ, OKSİJEN ÜRETİMİ, SU İYİLEŞTİRME…”

Prof. Dr. Balkanlı, “Geçen yıl astronotumuz bu laboratuvarda deneyle ilgili yoğun eğitimler aldı. Deneyle ilgili, uzay istasyonunda neler yapılacağını, ne gibi çalışmalar gerçekleştireceklerini burada birebir kendisine eğitim vererek açıkladık. Çok güzel haberler alıyoruz. Uzay İstasyonu’nda da deneyimiz başarılı bir şekilde sürdürülüyor. Bu deneyin başarılı bir şekilde yürütülmesi sonucu sonrası alacağımız sonuçlarla biz özellikle uzun süreli uzay görevleri için hem astronotumuza ek gıda takviyesi, hem karbondioksitten oksijen üretimi, hem su iyileştirme gibi farklı amaçlarla bizim izole ettiğimiz bu türlerin uzun süreli uzay görevlerinde rahatlıkla kullanılabileceğini düşünüyoruz. Oradan döndükten sonra çeşitli analizler gerçekleştireceğiz. Mikro yer çekimi ortamında alglere nasıl bir etki olmuş, yapısal veya biyokimyasal yapılarında nasıl değişiklikler olmuş bunları anlamak ve görmek istiyoruz.  Bu çalışmalar gerçekten önemli, uzay misyonu çalışmalarıyla aslında ülkemizin kutup çalışmalarını birleştiren bir proje” ifadelerini kullandı.

“GEN TRANSFERİ DEDİĞİMİZ YÖNTEMİN VERİMLİLİĞİNİ ARAŞTIRMIŞ OLUYORUZ”

Yıldız Teknik Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü doktora öğrencisi Tuğçe Celayir, yürütücüsü olduğu Crispr- Gem projesiyle ilgili, “Daha önce hiç denenmemiş bir şeyi deniyoruz. Bitkilerde biyoteknolojinin en yenilikçi yöntemlerinden biri olan Crispr adını verdiğimiz yöntemin yer çekimsiz ortamda denenmesi ve bu yöntemin verimliliğinin araştırılması üzerine bir proje. Uzun süreli uzay görevlerindeki en büyük problemlerden bir tanesi uzay ortamının getirdiği çeşitli stres faktörleri. Bunlardan bir tanesi radyasyon, diğeri de mikro yer çekimi yani yer çekimsiz ortamın canlılar üzerinde yarattığı stres. Nasıl ki astronotların bu streslerden olumsuz etkilenmesi söz konusu, bu görevlerin bir parçası olacak olan bitkiler de bu streslerden etkileniyor. Bitkiler oldukça önemli bu görevler için çünkü hem besin hem de oksijen kaynağı olarak vazgeçilmez. Bitkilerin streslere dayanıklılığı artırılması için son yıllarda çeşitli çalışmalar yapılıyor ki bu bahsettiğim Crispr isimli biyoteknolojik yöntem bu çalışmalarda yine kullanılıyor ancak daha önce hiç bu uygulamanın mikro yer çekiminde, uzay görevinde uygulanması mümkün mü bu araştırılmadı. Bizler bitkiler üzerinde hem bu çalışmanın Crispr’ın verimliliği hem de Crispr’ın gerçekleşmesi için yapılan gen transferi dediğimiz yöntemin verimliliğini araştırmış oluyoruz” dedi.

“GEZERAVCI PROJEMİZİN ADIMLARINI BAŞARIYLA TAMAMLADI”

Celayir, “Alper Gezeravcı Uluslararası Uzay İstasyonu’nda projemizin adımlarını başarıyla tamamladı. Deney adımlarımız oldukça yoğundu ve kendisi büyük bir başarı göstererek bütün adımları tamamladı. Bu da şu sayede mümkün oldu. Bizler biliyoruz ki 1 buçuk yıllık süreç boyunca kendisi ciddi bir eğitim sürecinden geçti. Biz NASA’nın laboratuvarlarında da çalışma şansı elde ettik. Orada bulunmak inanılmaz bir deneyimdi. Çocukluk hayalim fırlatmayı izlemekti ama bu fırlatmada bizim projemizin yer alıyor olması ilk Türk astronotun Alper Gezeravcı’nın yer alıyor olması açıkçası gözyaşlarımızı tutamadık fırlatma sırasında” diye konuştu.

“ÇOCUKLUĞUMDAN BERİ UZAYA TUTKULUYUM”

27 yaşındaki Celayir, “Daha 18 yaşında lisans eğitimime başladığım yılda mezun olduğunda kariyerine ne şekilde yönlendirmek istiyorsun sorusuna ‘ben bitki uzay biyoloğu olmak istiyorum, ben bir gün NASA’da çalışacağım’ diye cevap veriyordum. Çocukluğumdan beri uzaya tutkuluyum ve bunu söylediğimde farklı tepkiler alıyordum ama hiçbir zaman hayalimden vazgeçmedim. Bu noktaya nasıl gelebilirim diye yıllarca üzerinde çalıştım, kendimce okudum, kendimi yetiştirdim ve aslında uzun bir süre boyunca ben bu lisans ve yüksek lisans eğitimimin ardından Amerika’da Florida Üniversitesi’nde eğitimime devam edecektim ve NASA’da çalışma hayalimi sürdürüyordum. Çok mutluyum ki bunu ülkemizde gerçekleştirmek nasip oldu ve ülkemiz böyle bir proje için çağrı başlattı” şeklinde konuştu.

Crispr-Gem Projesinde yer alan ve NASA’ya da giden Özden Sıla Yigit, “Bir uzay çalışmasında yer alabilmek gerçekten hayallerimi süsleyen bir şeydi ve bunu bir lisans öğrencisi olarak dahil olabilmek kesinlikle tarifi olmayan bir duygu. NASA’da yer almanın çalışmanın en güzel yanının şu olduğunu düşünüyorum. Biz oraya Türk Bilim Misyonu olarak gittik, biz orada Türk bilim insanları olarak çalıştık ve bence bu ayrıca gurur verici bir duygu” dedi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir