Eski Başbakan Yardımcısı ve SHP Genel Başkanı Erdal İnönü’yü ölümünün 16. yılında (31 Ekim 2007) saygı ile anıyoruz…
Erdal Bey saygın bir bilim adamı, siyasetin gülen yüzü ve birçok alanda örnek bir kişilik olarak tarihe iz bıraktı.
Onun hayatından bir sahneyi, Selçuk Erez’in “Aykırılıklar Gereklidir” adlı kitabından aktaracağız.
2005 yılında kuşkulu bir Ermeni konferansı düzenlenmiş, baskılar üzerine yeri değiştirilmiş, Boğaziçi Üniversitesi’nden Bilgi Üniversitesi’ne alınmıştı. Pek iyi niyetli bir konferans değildi ama konferansın iptali için yapılan baskıları Erdal İnönü düşünce özgürlüğüne aykırı bulmuştu.
Erdal Bey’in dinleyici olarak Bilgi Üniversitesi’ndeki konferansa gelişi sırasında protestolar olmuş, Erdal Bey’e “O vatan hainlerinin arasına girmeyin” yollu uyarılar yapılmıştı. Gerisini kitaptan okuyalım:
“Erdal Bey konferansın sonunda evine giderken protestocuların yumurta, domates atmaya başlaması karşısında polisler çevresini sarıp korumaya, evine taksi ile yollamaya kalkışınca onlara ‘Burası Türkiye, beni korumayın, tek başıma Taksim’e yürüyeceğim. Oradan da evime gideceğim. Yumurta atarlarsa atsınlar’ dedi. Protestocuların sataşmaları sürdüğünde de onlara ‘Burası benim ülkem. Yürüyorum evime gideceğim’ dedi.”
Çocukluk ve gençliğinde Atatürk Türkiye’sini yaşamış olan Erdal Bey böylesi medeni cesaret sahibi ve kalender bir adamdı…
YAHUDİ
İsrail ordusu, kadın çoluk çocuk, Gazze’de bulduğu her canlıyı neden öldürüyor? Cevaplar:
– İsrail’in güvenliği için
– Hamas’ı yok etmek için…
Hamas’ı yok etmek için Gazze halkını yok edecekler!
Çoğunu göçe zorladılar, kalanını katlediyorlar.
Vahşetin, katliamın, soykırımın başka türlü tanımı olabilir mi?
Bu arada ülkemizde vatandaşımız olan Yahudilere karşı küçük de olsa tatsız bakışlar sergileniyor. Mesela dükkanına “Yahudiler giremez” diye levha asan bir sahaf resimlendi geçenlerde. Ayıptır. İnsanlık suçu işleyen İsrail’deki faşist Netanyahu yönetimidir. Yine İsrail’de yüz binlerce Yahudi, Netanyahu’nun katliamına karşı gösteri yapıyor. ABD’de İsrail destekçisi Biden yine Yahudiler tarafından kınanıyor. Bunlar olurken Yahudileri toptan suçlamak, hele de ülkemizin yurttaşlarını taciz etme niyeti tek kelimeyle cehalettir. Irkçılıktır. Ulusal birliğe aykırılıktır.
DİYABET
Diyabet hastası vatandaş ilaçları yeniliyor…
Doktor bir kutu Novofine marka insulin iğne ucu yazmış…
Eczacı hastaya:
– 314 lira fark ödeyeceksiniz, diyor
– Yok canım, nasıl olur?
– Evet kutunun fiyatı 353 lira devlet 39 lira ödüyor, siz de 314 lira fark ödeyeceksiniz!
– Öteki neydi?
– Diyabet ölçüm çubuğu… Bunun bir kutusu için de 156 lira fark ödeyeceksiniz!
– Nasıl olur?
– Evet, bunun fiyatı 196 lira, devlet 40 lira ödüyor, sizin 156 lira fark ödemeniz gerekiyor.
– Vayyy…
Sözü geçen bu ilaçlara devlet katkısı üç yıldır artmıyor. İlaçlar dolara veya euroya endeksli olarak pahalanırken vatandaşın ödeyeceği fark da ona bağlı olarak artıyor… Sağlık olsun, diyebiliyor muyuz?
Bıçaklı kavga
Kavga tam önümde patladı. Panelvan tipi kamyonet dar yolda motosiklete sürtünerek geçti. Galiba çok hafif bir çarpma da oldu. Motorda bir delikanlı ile muhtemelen sevgilisi bir genç kız vardı. Delikanlı yüksek sesle bağırdı. Galiba
– Önüne baksana ulan, gibi bir şey söyledi.
Panelvan durdu, kapısı açıldı. İri yarı bir arkadaş indi aşağı:
– Ne diyorsun sen ulan, diye motorlu gencin üzerine yürüdü
Bir ağız dalaşı başladı. Kız sevgilisini susturmaya çalışıyor ama oğlan susmuyordu. Panelvandan inen şahıs ise küfürlerde ısrar ediyor:
– Parçalarım ulan seni, diye bas bas bağırıyor.
Sürücü bir ara delikanlının üzerine doğru yürüdü. Delikanlının elinde o anda bir bıçak parladı. İri yarı şoför bunu görünce çılgına döndü, araca döndü, hızla kapıyı açıp o da bir bıçak geçirdi eline, küfürler ederek delikanlının üzerine yürüdü.
Bir cinayetin kıyısındaydık. Neyse ki güçlü kuvvetli birkaç kişi araya girip şoförü tuttular. Motorlu genç de biraz uzaklaştı oradan. Cinayet güç bela önlendi.
Ben Fransa’da, Almanya’da, Danimarka’da sürücü kavgaları gördüm. Genelde sürücülerden biri özür diler. Veya öteki haklısın der. Tartışma biter. Bazen tartışma da patlar. Ancak tartışma ne yumruklu, ne bıçaklı kavgaya dönüşür. Bizde ise özür ne kelime, herkes kendisinin haklı olduğunu ispata, bu uğurda karşısındakini öldürmeye çalışıyor.
Biz neden böyleyiz?